Şanlıurfa Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim yardımcısı Uz Dr Abit DEMİR yaptığı açılış konuşmasında “Dünyada her 10 bebekten biri hayata erken başlıyor. Türkiye’de bu rakam yüzde 12 civarında ve her yıl 150 bin bebek erken doğuyor. Prematüre doğan bebekler alanında uzman yenidoğan hekim ve hemşirelerin bakımıyla zamanında doğan akranlarıyla benzer şansı yakalayabiliyor.”dedi.
Türkiye’de prematüre doğum nedenleri
Tüm dünyada doğumların yüzde 8-12’sinin 37. gebelik haftası tamamlanmadan önce gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Bu da ortalama her 10 bebekten birinin hayata erken başladığı anlamına gelir. Ülkemizde de bu rakam yüzde 12 civarında. Doğumların yüzde 2’sinde ise bebekler 32 haftadan önce ve bizim çok düşük doğum ağırlığı dediğimiz bin 500 gramın altında doğuyor.
Prematüre doğumlarda doğum eylemi çoğu durumda kendi kendine başlar. Anne ve/veya bebeğin hayatının tehlikede olduğu bazı durumlarda ise doktor tarafından erken doğum kararı verilir. Bu çok sayıda nedene bağlıdır. Bunlardan en önemlileri çoğul gebelik ve bebeğin sıvısının normalden fazla olduğu polihidramniyos varlığıdır. Her iki durumda da rahim kapasitesinden daha fazla gerilir ve gebelik zamanı dolmadan kasılmalar başlar.
Suyun erken gelmesi, yani erken membran rüptürü doğum eylemini başlatan diğer bir önemli etkendir. Genital ve üriner sistem enfeksiyonları da erken doğum eylemini başlatabilir. Erken membran rüptürü ve enfeksiyon genellikle bir arada gözlenir. Enfeksiyon varlığında membranlar yırtılır ve sular erken gelirken, membranlar erken yırtıldığında da bebek kolayca enfekte olur ve doğum eylemini başlatır. Plasentanın doğum kanalını kapatması ya da erken ayrılması gibi durumlarda da doğum eylemi erken başlayabilir.
Anne adayının çok küçük ya da ileri yaşta olması, düşük sosyokültürel düzeyde bulunması, yetersiz beslenmesi, ciddi kansızlığı, sigara ve alkol kullanımı gibi bazı önlenebilir nedenler de doğum eylemini erken başlatmada etkili olabilir.
Doğum eylemi başlamadan hekimin erken doğum kararı verdiği durumlar ise gebeliğin sürmesi hâlinde annenin ya da bebeğin yaşamsal tehlikeye sahip olduğu durumlardır. Ağır preeklampsi, eklampsi, HELLP sendromu gibi gebelikte ortaya çıkan bazı hastalıklar ya da anne adayının önceden sahip olduğu kronik hastalıkların kötüleşmesi durumunda da hekim erken doğum kararı alabilir. Tüm erken doğumların yaklaşık yüzde 30’luk kısmı doktor kararıyla gebeliğin sonuçlandırılması şeklinde gerçekleşir.
Anne hayatının tehlikede olduğu her durumda bebeğin olgunlaşma derecesine bakılmaksızın doğum gerçekleştirilir. Bebeğin hayatını riske eden durumlarda ise bebeğin olgunlaşma derecesi dikkate alınır ve erken doğumun riskleri ile karşılaştırılarak doğum zamanlaması planlanır. Ülkemizde prematüre nedenleri, ya da saydığımız nedenlerden hangisinin sık görüldüğü konusunda resmi bir veri yoktur.
Türkiye’de prematüre yoğun bakım olanakları
Türkiye’deki olanaklara farklı açılardan bakmamız doğru olacaktır. Birincisi, fiziki çevre ve teknolojik donanım, ikincisi ise sağlık personeli ve bu personelin eğitimsel donanımı. Ülkemizde son yıllarda yenidoğan yoğun bakım üniteleri fiziki çevre ve teknolojik donanım olarak hızla büyümüş ve gelişmiştir. Bugün için Türkiye’de toplam yenidoğan yoğun bakım yatak sayısı doğum sayısı ile karşılaştırıldığında gelişmiş ülkeler düzeyinde yeterlidir. Ancak bu yatakların düzey ve sektör dağılımına baktığımızda ciddi anlamda sorunlar olduğu görülmektedir. Sayılar her geçen gün değişmekle birlikte 2011 ile 2015 yıllarının rakamlarına baktığımızda, ülkemizde en yüksek yoğun bakım hizmetinin verildiği üçüncü düzey yoğun bakım yatak sayısı gereksinimden fazla iken birinci ve ikinci düzey yoğun bakım yatak sayıları ise gereksinimden azdır.
Yardımcı personel, doktor ve hemşire açısından durumumuz
Bugün bir yenidoğan uzmanı ya da neonatolog ya da aileler arasında daha yaygın kullanımı ile prematüre bebek doktoru dediğimiz bir hekimin, çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanlığından sonra merkezi bir sınavla seçilerek bir üniversite ya da eğitim araştırma hastanesinde üç yıl boyunca yalnızca bu alanda çalışarak eğitim almış olduğunu bilmemiz gerekiyor. Türkiye’de bu vasıflarda kaç hekim var, diyecek olursak, özellikle son beş yılda katlanarak artsa da 2017 yılı sonunda eğitimi bitecek hekim sayısı 338 olacak. Bunların kamu ve özel sektör dağılımlarına bakacak olursak yüzde 80’inin kamuda olduğunu söyleyebiliriz.
Bu sayı ülkemiz için yeterli mi, diye değerlendirdiğimizde hangi kriterle bakarsak bakalım, gelişmiş ülkelerle kıyasladığımızda sayının yetersiz olduğunu söyleyebiliriz. Yapılan bir çalışmada her 10.000 bebeğe 4,3 gibi bir neonatolog varlığında yenidoğan mortalitesinin
anlamlı şekilde azaldığı gösterilmiştir. Ülkemizdeki doğum sayısına göre bu orana ulaşmak için 552 neonatolog bulunmalıdır.
Hemşire ve diğer destek sağlık elemanı açısından ise maalesef daha kötü durumdayız. Gelişmiş ülkelerde eğitimli hekim sayısının yeterliliği yanında yenidoğan hemşireliği tanımı da daha standart olarak tanımlanmış ve bu alanda hemşirelerin uzmanlaşmasının yolu açılmıştır. Ülkemizde ise maalesef çok yoğun bir emek ve özveri isteyen yenidoğan yoğun bakım hemşireliğinin ekonomik, hizmet ve idari anlamda desteklenmesi yeterince sağlanamadığı için hemşirelerimiz kısa süre içinde bölüm değiştirmektedir. Bu durum eğitimli personel bulundurma ve kaliteli hizmet devamlılığını önemli ölçüde bozarak bebeklerin mortalite ve morbidite verilerine olumsuz şekilde yansımaktadır.
Hastanemiz yenidoğan yoğun bakım ünitesinde 2 yenidoğan uzmanı, 12 çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı ve 2 pratisyen hekim ile 127 yenidoğan yoğun bakım hemşiresi ile hastalarımızın bakımı özenle ve ciddiyetle yapılmaktadır.
İlimizin en büyük ve donanımlı yenidoğan yoğun bakım ünitesi olan ünitemiz, TPN Ünitesi, Anne sütü ve beslenme ünitesi, 54’ü 3.basamak 52’si 2. Basamak olmak üzere 107 küvöz ile ilimize hizmet vermekteyiz.
Ülkemizde ve dünyada prematüre bebeklerde sağ kalım oranı
Bu konuda net bir sayı vermek mümkün değil; çünkü ülkeden ülkeye çok büyük farklılıklar gösterir. Prematüre sağ kalım oranları bebeklerin gebelik haftası ve doğum ağırlığı düştükçe azalır. Gelişmiş ülkelerde bu oran 1.000 gramın üzerindeki bebeklerde yüzde 90’ların üzerine çıkarken, az gelişmiş ülkelerde yüzde 35-40’lara düşebilir. Ülkemizde 32-36 haftalık prematürelerde sağ kalım yüzde 95’lere ulaşırken, bu rakam 28 haftanın altında yüzde 50’lere kadar inebilmektedir.
Ayrıca sadece yaşatmak değil, hayatta kalan prematüre bebeklerimizin yaşam kalitesi de bizlerin birinci önceliğidir. Prematüre bebeklerin bakımı çok özel ve uzun bir eğitim kadar sürekli güncellenmeyi de gerektirir.
Prematüre bebeklerin tedavisi
Prematüre bebeklerin tedavisinde bilgi olarak ve büyük ölçüde teknik donanım olarak gelişmiş ülkeler seviyesindeyiz. Ancak ülkemizdeki sorun, doğan bebek sayısına oranla eğitimli hekim, hemşire, yardımcı sağlık personeli sayısal yetersizliği ve dağılımsal orantısızlığıdır. Bu durum prematüre ölümleri artırdığı gibi yaşayan prematürelerin yaşam kalitesini de düşürmektedir.
Tedavide yenilikler
Prematüre bebeklerin yaşatılması ve sekellerinin azaltılmasında son yıllarda yaşanan en önemli tedavi yeniliklerine baktığımızda hipotermi, nitrik oksit, yüksek frekanslı ventilasyon ve ECMO gibi üst düzey ve kompleks tedavi seçeneklerini sayabiliriz. Ülkemizde büyük merkezlerde bu tedavilerin hepsinin yapılabildiğini söyleyebiliriz. Ancak prematüre sağkalımı ve kaliteli yaşamında en önemli iyileşme, aslında bu bebeklerin mümkün olan en az kompleks yöntemlerle bakımının yapılmasıyla sağlanmıştır. Bugün prematüre bebek bakımında en iyi kalite bebeğe en az invaziv girişim yaparak sağlanan bakımdır (az dokun-çok gözlemle prensibi) ve bu gerçekten emek ve eğitim isteyen bir süreçtir. Ailelerin prematüre bebek bakımına yoğun bakım sürecinde aktif katılımının sağlanması da önemli bir kaliteli bakım kriteridir.
17 Kasım’da yapılan etkinlikler
17 Kasım Dünya Prematüre Günü hayata erken başlayan minik bebeklerimizin sorunları hakkında farkındalık oluşturmak için büyük bir fırsat. Her yıl olduğu gibi bu yıl da pek çok hedefimiz var.
Önceliğimiz yenidoğan uzmanlığı olan doktor ve yenidoğan yoğun bakım tecrübeli personelin ellerine doğan prematüre bebeklerimizin hayata daha iyi tutunabileceği bilincinin toplumsal olarak oluşturulması.
Hastane olarak tüm dünya da olduğu gibi bizlerde meslektaşlarımızı ve hemşirelerimizi 17 Kasım günü mor giymeye davet ettik. Hem daha önce taburcu edilen bebeklerimizi ve ailelerini hem de yenidoğan yoğun bakım ünitemizde yatışı devam eden bebeklerimizin ailelerini davet ederek etkinlik düzenledik. Bu günde prematüre doğarak gerek ünitemize yatışı yapılan gerekse taburculuk sonrası evde bakımına devam edilen bebeklerimizin ailelerine destek olarak onları bu önemli günde yalnız bırakmadık.
Etkinliğe katılan bebeklerimize, ailelerine yenidoğan yoğun bakımımızın değerli doktor ve hemşireleri, hastane çalışanlarımıza ve basın mensubu arkadaşlara çok teşekkür ederiz.
Bu önemli günde farkındalık oluşturan ve bize destek olan her kuruma ve herkese minnettarız.