İçinden geçip bittiğim ama bitiremediğim, gidemediğim, hüznüne sarılmak istediğim sokaklar gibisin bu gece sevdiğim!
Ne vakit yaban olsam kalemime, ne vakit sızın düşse dideme yağmurlarına koşasım gelir o sokakların aslında.
Oysa bu gece o kadar her şeysin ki, ne yana dönsem ruhuna çarpacak gibi ruhum.
Çığlıklara karışacak gibi sükûtum.
Yüzünü avuçlayarak seni seyre dalacak gibi yüreğim!
Ada vapurlarının sesi, martıların etrafımda süzülmesi, rüzgârların yüzümü oksaması kalbime seni hatırlatıyor bu gece.
Birazdan saklandığın yerden çıkıp kollarını kaldırarak gökyüzüne tok sesli şiirler yükseltecek gibisin.
Birazdan düşürüvercekmişiz gibi kalelerimizi sürgün bir aşk karşısında...
Sonra gibiler fazla geliyor sevdiğim!
Ellerim titriyor çakmağı çakarken sigaramın ucuna
Yüreğim titriyor, ruhum sarsılıyor, kıyametler kopuyor içimde bedenim kıyam ederken.
Bir başıboşluk, bir hüzün, çokça hasret doluyor göğüs kafesimin içine.
Kendimi yine yalınlığa, yalnızlığa, yalnızlıkla gelen buruk bir huzura vuruyorum.
Kavruluyor dizelerim.
Dize dize yanıyor ve yakmak istiyorum tüm çirkinlikleri.
Vasıfsız bir katil olmak istiyorum, çirkinliklere cellat, aslılara ferhat, cudi dağına serhat olmak istiyorum.
Bir "sen" olmak istemiyorum, olmuyor.
Kendimi hep senken buluyorum ve düşüyorum yollarına yine hüzün sokaklarımın.
Canımın, cânanımın, hicranımın rayihasını arıyorum şehrin hiçlikten başka hiç bir şeye kavuşturmayan sokaklarında...
Saflığı arıyorum hani şu yitirip tükettiğimiz.
Bir garip tiksinti dolaşıyor midemin üzerinde izlerken çirkinlikleri ve değiştiremezken kötülük denen illeti!
Bu gece çokça küfre dönüyor da dilim, dudaklarımı ısıra ısıra susuyorum.
En çok sana su-su-yo-rum!
Bu gece çokça sen oluyorum sevdiğim!
Neden diye sorma bile!
O kadar hiçim ki sebebini bende bilmiyorum...
FAZİLE AŞAR AYDINALP