Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN tarafından 2 Mart’ta açıklanan insan hakları eylem planı, daha önceden Sayın Adalet Bakanımız Abdulhamit GÜL ün de işaret ettiği yargıda reform haraketinin bir sonraki adımı olarak ülke gündemine pek çok soruya beraberinde getirerek girmiştir.
Devletimizin son yıllarda kararlı bir şekilde mücadele ettiği ve halen aktif mücadelesini sürdürdüğü; PDY-FETÖ iltisaklı güçlerin en büyük zararı verdiği,kimyasını bozduğu kurumların başında maalesef yargı sistemimiz gelmekteydi. Hal böyle olunca yargıda reform haraketleri açısından ciddi bir kamuoyu beklentisi olduğu da aşikardı. Zira yediden yetmişe hepimizin zihninde yer alan Hz. Ömer’in(r.a) o kutlu sözü “ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR” ile anlatılmak istenen düsturun, bir devletin veya düzenin esası adalettir olduğunu hepimiz bilmekteyiz.
Ülkemizde zaman zaman demokratikleşme adına ciddi atılımlar muhakkak yapılmıştır. Bunun en yakın örneğini 2002 yılında başlayan ve tüm dünya tarafından muazzam bir ilgi ve övgüye mazhar olan, özellikle ekonomi ile insan temel hak ve özgürlükleri kapsayan yol haritalarında görmüştük. Bu atılımların aynı hızla devam edememesi hakkında yapılacak bir çok eleştiri olabilir ama bazı acı gerçeklerin gözardı edilmemesi gerekir. Hiçbir siyasal iktidar, hiçbir hükümet halkının adalet endişesi taşımasını istemez bu her aklı baliğ insanın farkında olabileceği bir husustur. İktidar bu endişeyle kendi varlığını sürdüremeyeceğini en iyi kendisi bilir. Evet ne söylemiştik “adalet mülkün temelidir”. Bu parametreyi tersine çevirirsek şayet şunu görebiliriz, temelini sarstığında mülkü yıkabilirsin. PDY-FETÖ iltisaklı güçlerin diğer kurumların yanısıra öncelikle ülkemizin adalet sistemini sistematik bir şekilde ele geçirme projesinin asıl gayesi bu hedeftir. Bu hususu siyasi çekişmeleri, ideolojik tartışmaları bir kenara bırakıp ciddiyetle anlamamız gerekir. Bu yüzden bu yargı reformu hareketini önce bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak sonra da yargının önemli bir unsuru olan avukatlık mesleğimin gereği olarak önemsemekte ve desteklemekteyim.
Yargıda adaletin ve güvenin dönemsel olarak değil istikrarlı bir şekilde temini için siyasi çekişmeleri bir tarafa bırakarak tüm paydaşların aynı samimiyet ve bilinçle haraket etmesi gerekmektedir. Magazinsel siyaseti bir kenara bırakmak, böylesine ehemniyetli bir konuda tek vücut olmak ülkemize yakışan tutum olacaktır. Umarım tüm paydaşlar bu konuda gerekli hassasiyetini ve desteğini esirgemezler. Bu yargı reformunun tüm adımlarıyla tamamlanıp, insan temel hak ve özgürlüklerinin en üst seviyede korunduğu ülkemize yakışan bir yargı sisteminin temininin en kısa sürede gerçekleşmesini temenni ediyorum. Saygılarımla…