KURAN'da MİRAÇ YOKTUR

Miracın ne olduğunu en yakın cami imamından öğrenebilirsiniz. Ama ne olmadığını öğrenmek çok çaba gerektirir. Ben de sonradan (ama uzun yıllar geçti) ne olmadığını öğrenenlerdenim. Uzun zamandır miraç konusunda bir makale yazmayı ihmal etmişken bugün bu eksiğimi telafi etmiş bulunuyorum. Bu açıklamalarımız Allah’ın ne dediğinin iddiası değil, miraçla ilişkilendirilen ayetlere sünnetullaha ters düşmeden yöntemli yaklaşarak bizim ne anladığımızdır.

Kuran’da yani İslam dininde hiç esemesi olmayan miraçla ilgili olarak son söyleyeceğimi ilk söyleyeyim: Bizim dinimiz masallardan oluşturulan, mitolojik kahramanlar barındıran, Noel Baba misali Burak’lara binerek Allah’la görüşmeye gidilen, beşeri rivayetlerin oluşturduğu bir din değildir.

Kuran’da miraç kelimesi kesinlikle geçmemektedir. Kuran’a bu kelimeyi sokamayanlar parantezler açarak mesajların içine boca ettiler. Yazıklar olsun… Belki de dinde var sanılan miraç yüzünden dinden çıkanlar olmuştur… Çünkü hazmedilecek gibi değildir…

Miraçla ilgili bütün hadisler uydurmadır. Bunlara hiç girmeyeceğim. Miraçla ilgili diye öne sürülen ayetler (ki ayet olmaktan çıkıyor) dine daha çok zarar vermektedir. Miraçla ilgili ayet olarak şunlar ileri sürülmektedir:

Necm Sûresi: 1. Ayet: “İnmekte olan yıldızı düşün...” Ne alakası var bu ayetin miraçla? Ayet “ven necmi izâ hevâ” diyor; yani “…ve aşağıya kaydığı zaman yıldız…” diyor… Buradaki “ve” kelimesini yemin olarak “and olsun” diye çevirenler de var

Muhammed Esed gibi şahid tutarak “düşün” diyenler de var. Ben de düşünenlerdenim. Burada and da içseler “düşün” de deseler miraçla hiç alakası yok. Bildiğin kayan yıldızdan söz ediyor. Hemen arkasından gelen ayetle illiyet kuralım. “Dalalette ve azgın değil arkadaşınız…” diyor. Yani yıldız kayıp kayboldu ama arkadaşınız aranızda ve ne yaptığını iyi biliyor. Yani arkadaşınız kayıp değil. Sonraki ayet “O nutketmez hevadan…”diyerek elçinin Allah tarafından vahiy edilen ayetleri onlara naklettiğini söyleyerek devam ediyor ve kesinlikle miraça ilişkin hiçbir şey geçmiyor. Dininizi hiç alakasız bir şekilde miraçla ilişkilendiren bu zekâsız ve vicdansızlardan sakın öğrenmeyin. Zekâsız dediklerim apaçık olarak ayetin ne dediği belli iken alakasız bir tarafa saptıranlardır. Vicdansız dediğim ise bu sapmanın farkında olduğu halde sapanlardan korkan, susan ve onların safında yer alanlardır.

Necm Sûresi: 2 - 10. Ayetler: “Arkadaşınız dalalette ve azgın değil. O konuşmaz hevadan. O(nun konuşması) vahyedilenin dışında bir şey değildir. Ona kuvvetleri şiddetli olan öğretti (o) fevkalade donanım sahibi ve yerleşti o ufkun ucunda iken. Sonra yaklaştı ve yanına geldi. Yayın iki ucu arasındaki mesafesi kadar hatta daha da yakın. Sonra vahyetti (Allah) kuluna (meleğiyle) vahyettiğini.” Yani buraya kadar deniyor ki, arkadaşınız birtakım ayetlerle geliyor diye onu sapkın sanmayın. O kendisine vahyedileni naklediyor. O öyle kafasına göre konuşmuyor. Çok yüksek donanım melekesine sahip bir unsur ona iyice yaklaşarak öğretti. Buradaki edebi sanata girerek ayeti size daha iyi açıklayabilirim ama miraç konusunun çok dışına çıkmış oluruz. Biz şimdilik şunu bilelim: Bir melek ona vahyediyor.

Ortada elçinin göğe yükselmesi ya da miraç durumu yok çünkü meleğe o yaklaşmıyor, aksine melek ona yaklaşıyor.

Necm Sûresi: 11- 12. Ayetler : “Gönlü gördüğünde yalanlamadı. Kuşku mu duyuyorsunuz onun gördüğü şey hakkında?” Dikkat ederseniz elçi onu biyolojik gözle görmemiştir. Gönül gözü söz konusudur.

Necm Sûresi: 13 - 18. Ayetler“Ve onu bir kez daha gördü. En uzak noktadaki sidre ağacının yanında. Vaad edilen bahçenin yakınında. Meçhul bir parlaklığın çevresini sarıp kuşattığı sidre ağacının başında. Gözü şaşmadı ve (başka yöne) kaymadı. Ve o, gerçekten de Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü.” Buraya kadar hala göğe yükselmekten hiç söz edilmedi. Bütün bunlar 11. Ayette geçen gönül gözüyle gördükleridir. Sonuç: Necm suresinin miraçla hiç alakası yok…

İlahiyatçıların çoğu Necm suresinin Miraçla alakalı olduğu konusunda ısrarcı değiller. Daha ziyade İsra suresinin ilk ayetini miraçla ilişkilendiriyorlar. Bu surenin de miraçla hiç alakası olmadığını birlikte görelim…

İsrâ Sûresi: 1. Ayet “Noksansız, benzersiz ve kusursuz O (Allah) ki yürüttü kulunu geceleyin Mescid-i Haram’dan çevresi bereketli Mescid- i Aksâ´ya, ayetlerimizin bir kısmını ona göstermemiz için. Gerçekten O işitendir görendir.” Ayet bu. Sadece meali bile okusanız miraçla alakalandırmanız mümkün değil. Ayet diyor ki: Allah kulunu geceleyin

Kâbe’den o dönem en uzak mescid hangisi ise oraya kadar yürütmüş. Orada vahiy indirmiş. Fakat bu ayette geçen “âyâtinâ” yani apaçık olarak “ayetlerini” sözcüğünü “mucizelerini” diye saptırıp içini istedikleri gibi dolduruyorlar. Ayet “mucize” dese idi “ayet” demezdi. Orijinal metni ne diyorsa odur. Ayette geçen bu kul kim? Madem ayette isim geçmiyor anlamak için bir sonraki ayete bakalım:

İsrâ Sûresi: 2. Ayet: “Ve biz Musa’ya kitabı vermiştik ve onu İsrailoğullarına bir rehber seçmiştik. Benim dışımda bir vekil edinmeyin diye.” Ayet “ve” bağlacıyla başlayıp elçi Musa’nın ismini zikrediyor. Bu ayeti son elçiyle ilişkilendirmek yöntemli davranışa aykırı görünmektedir. Ayetin miraçla hiç alakası olmadığı gibi elçi Musa ile alakası çok açıktır.

Başka da miraç hurafesiyle ilgili görülen bir sure ya da ayet yoktur. Kuran’ı masal ve elçileri mitolojik kahramanlar olarak gösteren hurafeler dine büyük zarar vermekte ve zeki ama bilgisiz Müslümanları itmektedir. Kuran ve evren Allah’ın en büyük mucizeleridir. Allah’ın yarattığı her şey mucizedir.

Allah’ı yüceltmek için biyolojik ve gönül gözünüzü açmanız yeterlidir. Allah’ın yarattığı bu muhteşem kâinatın Allah’ın kudretini göstermesi için sizin hurafelerinize ihtiyacı yoktur. Sonuç: Allah birtakım uydurma hadislerde geçtiği üzere gerek miraç gerekse başka bir yolla elçisiyle randevulaşmaz ve pazarlık yapmaz. Buna bu şekilde inanılırsa düpedüz şirktir.

Allah beşeri sıfatlardan ve sapkınlıklardan beridir.

Ey ezelden ebede heran hamde tek layık olan RABB'im her türlü sapıklıktan ve sapkınlıktan sana sığınırım.

Alıntıdır.

(A.Hktnkçmz)