Tövbesini bozmuş ruhu azade bir saka kuşu,
Yanılgılar çemberine dolanmış bir sarmaşık,
Yenilgiler mevsiminde sararıp solmuş ve yeniden yeşermek için sevda mevsimini bekleyen cılız bir yaprak ...
Çirkin dünyalardan sıyrılmış iyilikle bezenmiş benzersiz bir ütopya ...
Virâne kentlerin ayakta kalan son surları
Yenilgileri yenmiş, yenilenmiş bir Fatih ...
Fatihaların sonuna saklanmış bir amin kuşu!
Aydınlık bir gece,
Ateş içre su,
Denizler ortasında çöl,
Çöl vahalarında diyar-ı gül ...
Ey gül bağını terk eyleyip leylak bahçesine vurulan divâne bülbül!
Ey bilinmezlerin tek bilineni olan Mahbûb!
Nerede bir can yitse ciğerini oraya bırakan abdal
Ve her şeyi bildiğini sanan Aptal!
Ne Kalır elde kırılınca kalbin sevda kadehi
Ve terk edince ruh cesedi..
Ne kâr kalır yanımıza h/içten ve "belâ" dan başka!
Ey içimin içi!
Hangi dünyada peyda ediliriz bir daha aynı kalp ve aynı ruh ile ?
Yaş meydanına dönen yanaklarımızı hangi mevsimin serinliği rahatlatır ve kim anar yerin ve göğün sahibi zikretmese anılmaya lâyık dahi olmayan adımızı ...
Kays ne uğruna mecnun olur da düşerdi çöllere
Aşk ile inşaa edilmeseydi kainat ...
Ben "ben" i soyunmuş bir deli bir divâne
Onlar divâneliği alaya alan birer "kibirhâne"
Dilim bundan lâl, gözüm bundan âmâ ayıplara, cang/özüm bundan yaş akıtır durur kıraç topraklara ..
FAZİLE AŞAR AYDINALP