Varmanın ötesinde bir şey…
Ne Az gibi ne de çok
Hem var gibi hem de hiç yok!
Hiçliği hepliğinden de çok.
Yürüyerek Yetişilmeyecek bir Menzil,
Merhem ile iyileştirilemeyecek bir yara,
aslında kendine dahi ağyâr bir yâr…
Çokluğun azında eriyen,
âmâ olmaya yüz tutmuş bir Nazar Şu gönül!
Helak olmaktan korktuğu için kavmini terk etmiş bir elçi
Ya Hut boğulmasından korkulduğu için ummana dökülemeyen bir su katresi.
Bilmem ki nasıl anlatılır şu Abdal’ın gönül hâresi!
Cerh toprağında bin Gül yetiştirmiş gibi sakin,
Âlemin tüm derdini yüklenmiş gibi suskun.
Hem her şeyi giyinmiş bir “hiç”
Hem ikiyi soyunup biri giyinmiş bir “iç”…
Hem Sefil iç dünyasının mahkeme kapısında,
Hem hep için herşeyi terk etmiş bir mahzun hâkim karşısında!
Pür nûr ruh durağı, pür nâr kalp otâğı!
Âkiller sofrasında divane,
Divâneler hânesinde şem’e pervane…
Varmanın ötesinde bir şey
Ne az gibi ne de çok
Hem var gibi hem de hiç yok…
Fazile Aşar Aydınalp