Her gün yapılması gereken, doğru olan, yararlı olan şeyleri konuşup, tartışıp, ilim satıp, sonra da hiç birini yapmamak, uygulamamak büyük bir paradoks değil midir?
Kime neyi kanıtlamak adına allı pullu sözler satıyorsunuz bit pazarlarında?
Namus budur, insanlık budur, vicdan budur, Toplumsal Sorunlar budur, şöyle olmalı ki toplum düzelsin, böyle olmalı ki insanlar uyansın, erkek dediğin şöyle olmalı, kadın dediğin böyle!
Eee! Bunca kelâm nereye gidiyor?
Ahlâk bekçiliği yapıp en büyük ahlaksızlıkları yapanları dinleyip, beyni psikolojik baskı altında tutmak, araştırmamak, doğrunun ölçütünün her şeyden önce adil olmasından geçtiğini, bir konuda aklın ve kalbin mutlak suretle mutabık kalması gerektiğini ve insan vicdanını rahatsız etmemesi gerektiğini bilmiyor muyuz? Bilmiyorsak neden araştırmıyoruz.
Adamın biri diyor ki; “çok okuyanlar sapıtıyorlar. Toplum kurallarını değiştirmeye çalışıyorlar. İnsanlara farklı bakış açıları empoze etmeye çalışıyorlar. Gençlerimize, özellikle kadınlarımıza kötü örnek oluyorlar…”
Hadi oradan diyesi geliyor insanın. Hesabına gelmiyor tabii insanlığın uyanması. Haksızlığa, zulme, sapkın düşüncelere karşı çıkmamalı kimse! Uyanmamalı insanlık! Sevgi ve adalet hüküm sürmemeli toplumda.
Neden mi? Çünkü itaat etmeli biri birilerine. Yoksa nasıl beslerler midelerini, egolarını ve kibirlerini bu insan kılıklı ifritler!
Konuşmaya, hakkını aramaya utanan, her türlü baskıyı kabul eden toplum kadının eğitilmemesi gerektiğini düşünüyor bir de...
Çünkü toplumun yarısını kadın oluşturur, diğer yarısını da eğitir.
Hal böyle iken, kimsenin çıkıp da “Bu işte bir yanlışlık var ya hu! Bu kural adalet ve vicdan içermiyor. Akla, mantığa uymuyor ve biz bunu kabul etmiyoruz.” Demiyor.
Çünkü büyük bir çoğunluk, küçük çıkarlar uğruna büyük ahlaksızlıklara, adaletsizliklere ve vicdansızlıklara göz yumuyor.
Gerçeği bilen azınlık da eziliyor olanlar karşısında.
Doğruyu söylemiyor, daha doğrusu söyleyemiyor. Ya deli gözüyle bakılıyor, ya hut toplum onu afaroz ediyor.
Ve biz tüm bu suskular, yenilgiler içinde, adil, iyimser, güvenilir bir toplum arıyoruz. Birbirimize zulmedip; ” Aman bize zulmediyorlar!“diye veryansın ediyoruz…
Ne büyük paradoks!
Şimdi soruyorum size; Birlik olmadan, adalet için gerekirse kendi isteklerimizden vazgeçmeden, vicdanı dinlemeden, her şeyi bir ölçü gibi inceden hesaplamadan, ruhumuzu inceltmeden, uyandırmadan, zulm karşısında utandırmadan, bize zulm ediyorlar demeye hakkımız var mı?
Her şey bakış açımızı güzelleştirmekten, iyiliği dilemekten ve küçük çıkarlar uğruna büyük yanlışlara müsaade etmemekten geçiyor.
Zulme uğramak ağırsa, siz de kimseye zulmetmeyin!
Fazile Aşar Aydınalp