Erdemin, dolayısıyla mutluluk ve adaletin olmadığı zor bir zaman dilimi içerisindeyiz. Tam da böyle bir vakitte Sokrates gibi ahlak kavramları üzerinde çok durmuş ve ölümü pahasına insanlığı doğru düşünmeye sevk etmeye çalışmış bir filozofu konuşmak ve onun fikirlerini hatırlamak iyi gelecektir diye düşündüm.
Sokrates, özellikle ahlak kavramları olan erdem, cesaret, iyilik ve kötülük gibi konular üzerinde düşünen bir filozoftur. Ona göre insan iyi bir varlıktır fakat aydınlanmasa ve aydınlatılmasa kötülüğe bürünür. Üstün ahlaklı, iyi ve erdemli olmak bilgiye dayanır. Ancak doğru bilgi insanı doğru eyleme götürür. Yani; ahlaklılığın özü iyi’yi bilmektir. Böylelikle bilgi, ahlaki bir değer kazanır.
Sokrates´e göre kendini bilmek mutluluğun gizemidir. Kendini bilen kişi erdemlidir. Aydınlanmış bilge kişi erdemli olmalıdır. Erdem bilgi ile özdeştir?
Sokrates insanları düşünmeye, iyiyi-kötüyü, güzeli-çirkini(felsefik anlamda), eğriyi-doğruyu düşünmeye sevk ettiği için suçlanmış ve ölüm cezasına çarptırılmıştır. Zaten yetmiş yaşında, ölümü yaklaşmış, tek suçu araştırmak, öğrenmek ve öğretmek olan bir adamın ölümü kimin işine yarayacaktır ki Sokrates infaz edilir? Cevabı çok açık; sorgulamaya başlayan insan öğrenir, öğrenen insan erdemli olur, erdemli insan haksızlık etmez ve haksızlık kabul etmez ki bu da doğal olarak statükocuların işine gelmez!
Bu da akla şu soruları getiriyor; Düşünmek insanlığı uyandırdığı için mi suç sayılıyor? Sokratesler bu yüzden mi idam ediliyor? Toplum sistemin her yaptırımından memnun olduğu için mi susuyor yoksa ölümden korktuğu için mi? Düşünmeyen, araştırmayan, hakkını savunmayan, adalet yerine en büyük adaletsizlik olan eşitliği kabul eden toplum yaşadığını mı zannediyor?
Fazile AŞAR AYDINALP